Kürt Sinemasında En Eski Film: Zerê
Kürtleri, özellikle Kürt kadınlarını ve yaşamlarını ekranlara
getiren ve ilk Kürt filmi olarak kabul edilen Zerê filmi 1926 yılında
çekildi. Film, Ermenistan Sineması’nın kurucusu kabul edilen Hamo
Beknazaryan (1892-1965) tarafından çekilmiştir.
Ermenistan’daki Kürt köylerinde çekimi yapılan filmin senaryosunu,
Ermeni harfleri temelinde ilk Kürt alfabesini hazırlayan Hakob Gazaryan
kaleme aldı. Kürtler arasında çok sevildiği için Lazo veya Apo diye
adlandırılan yazarın Zerê’nin Kaderi adlı öyküsü filmin senaryosuna
temel oluşturdu. Birçok ünlü Ermeni oyuncunun rol aldığı filmde; Zerê ve
çoban Seydo arasında başlayan bir aşk ilişkisi ve bundan rahatsız olan
köyün ağası Temur Bey etrafında gelişen olaylar anlatılır. Bundan
yaklaşık olarak 80 yıl önce çekimi yapılan bu film, Kürtleri konu edinen
ilk film olarak tarihe geçti.
Hamo Beknazaryan 1968 yılında yayımlanan
anılarında filmi çekmeye başlamadan önce Kürt kültürünü ve yaşam
biçimini incelemek zorunda kaldığını belirtir. Beknazaryan ayrıca
çekimlerde Kürtlerden sıcak bir ilgi ve büyük bir katkı gördüklerini
belirtir. Beknazaryan, Kürtlerin kapılarını sonuna kadar film ekibine
açtığını söyleyerek, şunları kaydeder: “Kürtler çok misafirperver
insanlar. Biz Elegez dağlarında ilk gittiğimiz sıralarda bize çok kıymet
verdiler: Onlar misafirler için Allah’ın misafiri derlerdi. Ve onları
öyle kabul etmeliyiz ki Allah’ın da gönlünü alalım derlerdi…” Zerê
adlı film, Elegez dağı eteklerindeki Kürt köylerinde çekilmiştir. Film,
Zerê adlı bir Kürt kızının yaşam ve sevdasını anlatır: “İki sevdalı
yürek, subaşında karşılaşırlar. Temur bey aralarına fesatlık koymak
ister. Çoban Seydo’ya dadanır. Zerê’den vazgeçmesi için çoban Seydo’ya
baskı yapar. Seydo kızar Temur Bey tabancasını çeker. Zerê korkusuzca
gelir ortalarında durur. Temur beyin akrabaları Zerê’yê kaçırır ve düğün
yaparlar. Temûr bey misafirlerin önünde Zerê’yî rezil rüsva eder ve hoş
olmayan sözler sarf eder. Artık Zerê namussuzdur. Kürtlerin eski
adetlerine göre Zerê’nin yüzüne is sürerler. Daha sonra eşeğin sırtına
bindirip köyün içinde gezdirirler. Köylüler ‘namussuz’ gelinin yüzüne
tükürür onu lanetler, beddualar ederler. Seydo’yu da alırlar. Seydo’nun
arkadaşları bir araya gelir onu kaçırırlar. Ancak küçük kardeşi Xıdır,
Têmûr beyi öldürür Zerê’yî elinden kurtarır.” Elegez dağlarındaki
köylüler ve Saribulax köylüleri filmde rol alırlar. Köylüler öyle içten
katılırlar ki çoğu zaman film çekiminde olduklarını unuturlar.
Çekimler sırasında ilginç olaylar gerçekleşir. Eski köy adetlerine göre,
bir kadın ‘namussuzluk’ yaparsa, onu bir eşeğin sırtına bindirir, sokak
sokak dolaştırır köylüler arasında rezil ederlerdi. Senaryo gereği de
Zerê’yi canlandıran oyuncu Mareto Tadevosian’ı eşeğe bindirdikleri
zaman, Kürt köyünde sokak sokak gezdirirler, birkaç Kürt kadını, Zerê’yi
canlandıran kadın oyuncuya gerçekten de saldırırlar. Artık onun ‘kötü’
bir kadın olduğunu düşünürler. Onlara göre Zerê ‘namussuz’ bir kadındır.
Yönetmen ve çekim ekibi kadın oyuncuyu ellerinden zor kurtarır ve köylü
kadınları bunun bir film olduğuna inandırmaya çalışırlar. Bu kadının
bir artist olduğunu ve namussuz olmadığı konusunda ikna ederler. Zerê
sessiz bir filmdi. Ancak daha sonra Ermeni kompozitör Alexsandir
Spendiarov ilgisini Kürt kültürü üzerinde yoğunlaştırır ve filmi 1970
yılında sesli filme dönüştürür. Cesîmê Celîl ve kızı Cemîla Celîl gibi
birkaç Kürt, filmin yenilenmesinde, danışman ve yardımcılık gibi işlerde
görev alırlar. Bu filmin afişleri Erivan sokaklarını renklendirir. Film
aynı zamanda birçok değişik muhitte gösterilir ve büyük ilgi görür. Bu
arada filmin öykü yazarı Hakop Gazaryan (1868-1926) daha önceleri 1921
yılında Şems adlı Kürt alfabesini, Ermeni alfabesinden çevirip
yayınlayan kişidir. Bu alfabe Ermenistan’da çıkarılan ilk Kürtçe kaynak
özelliğini taşıyor. Kürtlerin yaşayış, kültür ve davranışları konusunda
derin bilgiye sahip önemli bir kişi Gazaryan. Kürtler ona Lazo derlerdi.
Aynı zamanda Tiflis şehrinde Kürt çocukları için okul açıp, bu
çocuklara Kürtçe ders vermiştir. 1933 yılında Yezidi Kürtler adlı başka
bir film çekildi. Filmde Zinê adlı bir öğretmenin karşılaştığı
güçlükler vardır. Filmin rejisörlüğünü yapan G. Balasyanyan daha sonra
kaleme aldığı anılarında filmin çekimi konusundaki görüşlerini dile
getirir. Bu iki filmde rol alan Zerê ve Zînê’nin alınyazıları Kürt
toplumunun geçirdiği toplumsal değişim ve değişimin önündeki güçleri
açığa çıkarması açısından da önem kazanmaktadır. Zinê, üniversiteyi
bitirdikten sonra öğretmen olur ve bir köye tayin olur. Kürt çocuklarına
anadillerini öğretmektedir, birçok kişi okula gider. Ancak bazı kötü
niyetli kişiler Zînê’nin köye gelişinden rahatsızdırlar. Köyün şeyhi
çoğu zaman bağırarak, “Bu kız başımıza bela olmuştur,” der. Zînê ise
tatillerde dahi, yaylalara giderek orada okuma fırsatı bulamayanlara
ders verir. Zînê üzerindeki baskılar giderek yoğunlaşır. Bir gece ona
saldırı düzenlenir. Ancak ertesi gün Zînê korkusuzca çocuklara eğitim
vermeyi sürdürür: A, B, C, diye sesini yükseltir.
Filmin çekiminin büyük bölümü Mîrek adlı bir Kürt köyünde gerçekleşir.
Burada da köy sakinleri filme büyük katkı sağlarlar. 1948 yılında bu
kez Sovyet Ermenistan’ı Kürtleri adlı belgesel filmin çekimleri başlar.
Bu filmin senaryosu H. Koçeryan ve Heciyê Cindî adlı yazarlar tarafından
kaleme alınır. Sovyet sisteminin kurulmasından sonra, Kürt toplumundaki
değişimler bu filmle beyaz perdeye yansıtılır. 1959 yılında ise
Ermenistan Kürtleri adlı bir film daha çekilir. Bu filmin senaryosu Kürt
yazar Erebê Şemo’ya aittir. Rejisörlüğünü ise C. Jamharyan
üstlenmiştir. Filmde Ermenistan Kürtlerinin son 40 yılda yaşadığı
ekonomik, sosyal ve kültürel değişimleri konu alınır. Qanadê Kurdo gibi
bazı Kürt şahsiyetleriyle de söyleşi yapılır. Film yayla yaşamıyla
başlar ve daha sonra Elegez köylerine kadar uzanır, burada Kürtlerin
yaşadıkları yeni yaşamlar anlatılır. Bir gün Kürt filmlerinin tarihi
yazılırsa, bu dört filmden çokça söz edileceğine inanıyorum. Yalnız Kürt
sineması değil, bu filmlerin içeriklerinde de, kadın, toplumsal
cinsiyet ve namus konularının işlenmiş olması oldukça ilgi çekicidir. Bu
iki eser (Zerê ve Kurd-Êzidî) aynı zamanda kadın, sınıflar ve
ulusalcılık açısından araştırma yapmak isteyenlere kaynaklık edecektir.
Her iki belgesel film Kafkasya Kürtleri, onların yaşam ve tarihlerinin
araştırılması bakımından önemli kaynaklardır. Bu filmler bu bölgedeki
Kürtlerin yaşamlarının araştırılması bakımından oldukça aydınlatıcı
içeriğe sahiptir. Ayrıca Ermeni ve Kürtler arasındaki, dostluk, komşuluk
ilişkilerini çok iyi biçimde anlatmaktadır. 1926 yılında çekilen Zerê
ve 1933 yılında çekilen Yezidi Kürtler adlı filmlerde kadın, namus,
tutucu ve gerici güçler gibi konular işlenmiş, 1948 ve 1959 yıllarında
çekilen Sovyet Ermenistanı Kürtleri ve Ermenistan Kürtleri adlı
filmlerde daha ziyade sosyalizmin kazanımları ve Kürt-Ermeni dostluğu ön
plana çıkartılmıştır. Bu filmler sadece Ermenistan’da değil başka
cumhuriyetlerde de gösterilmiştir. 1926-1959 yılları arasında
Ermenistan’da çekilen ve Kürtlerin yaşamını sergileyen bu dört filmin
Kürt sinema tarihi açısından önemi büyüktür. Çünkü bunlar Kürtleri konu
edinen ilk filmler olarak kabul ediliyor. Bu filmler diğer yandan,
yıllar önce Kars yöresinden Ermenistan’a ve Gürcistan’a göç etmek
zorunda kalan Yezidi Kürtlerin alınyazılarına ve Kars Kürtleri tarihine
de büyük bir ışık tutmaktadır.
Urfa'lı bir hemşerim olmandan ve bbloggerda olmandan dolyı tebrikler:)film eleştrilerini takip ediyorum devam...
YanıtlaSilToprağım Bloga hoşgeldin, Bu arada blogumu nasil buldun, yani nerden buldun?
Silhoş buldukkk, bloghocamda baktım biri Urfalı nickle yorum yapmış merak ettim :)ordan buldum.
YanıtlaSilBaşım Üstüne hoşgelmişsin Toprağım :)
SilDostum bu aydınlatıcı ve değerli yazın için teşekkürler.
YanıtlaSilRica ederim heval...her zaman bekleriz.
Sil