Hayatın Yüklemi





Karşısında oturan yüze şöyle bir baktı ve bir düşüncenin peşinden dalıverdi içine, en derine. Bir düşünceye daldı gitti işte, nerden nereye. Tüm kelimelerini yine gözden geçirdi içinden. Cümleyi doğru kurmak adına sıraladı kelimeleri teker teker. Toparlandı, oturduğu yerden kalktı, doğruldu. Bir o yana bir bu yana gitti-geldi.

Sıkıntılı olduğu, kendi içinde kaybolduğu her halinden belliydi. Ama nerde olduğuna dair ise hiç bir bilgi yoktu. Derinlerde, en derindeydi ama nerdeydi, kiminleydi… İçinde sağanak sağanak yağan hüzün yağmurları vardı, seller akıyordu, yakıyordu. Kendini yakıp yıkan sellere bırakmayı düşündü bir an. Nerden karaya vurursam oradan çıkarım, oradan yola devam ederim. Hayata tutunur, oradan kırıntılarını toplamaya devam ederim hayatın dedi. Ya da bir çamura saplanıveririm. Bir bataklıkta kaybolur, o bataklığa can verir belki bedenim ya da orda yok olurum dedi içinden. Ah dedi, derinden bir ah. Bir bulsam nerden başlayacağımı, bir tutabilsem ipin ucunu dalıvereceğim bu bilinmeze diyordu ama olmuyordu. Her düşünceden sonra başladığı yerde buluyordu kendisini…

Bir cümlenin peşinde bu kadar mı sürüklenirdi insan. Bu kadar mı zordu bir cümleyi sıralayıp dile dökmek. Bu kadar mı zordu özneyi yerine koyup tümleçlerden geçerek yükleme ulaşmak. Bu kadar mı zor olurdu bir cümleye derin bir anlam katmak.
 
İçindeki fırtınayı dindirmeye çalıştı. Uğraştı ama nafile. Her döndüğünde iskemlede oturan yüze, bir kez daha sarsıldı ve bir kez daha kapıldı fırtınaya. Ama yeter dedi en son içinden, yeter. Ve derken toparlandı, içindeki fırtınanın oluşturduğu dalgaların yardımıyla daldığı derinlerden karaya ulaşabildi. Tutundu karadaki çalı çırpıya. Tutundu ruhundaki bu bilinmez çoşkuya…

Kendine geldi. Eski yerine oturdu. İçindeki fırtınanın içindeki ateşi söndüremeyeceğini düşündüğünden mi bilinmez, bir yudum su içti bardaktan. Sonra başını kaldırdı ve karşısında kafasında binlerce soruya cevap bekleyerek gülümseyen yüze döndü...
-Geldin mi dedi karşısındaki. Buradasın artık değil mi dedi.
-Buradayım dedi titrek bir sesle, merak etme…
 
Aslında dedi, neye nerden başlayacağımı bilmiyorum, ya da başlamam gerekiyor mu onu da bilmiyorum ama başlayacaksam bir yer seçip oradan başlamam gerekiyor onu biliyorum. Biraz sustu, derin bir nefes çekti ciğerlerine. Ben dedi, kaç zamandır sana koşuyorum, kaç zamandır hüznü ve sevinci sende yaşıyorum. Belki bilmiyorsun ama ben her akşam başımı koyduğumda yastığa senle yatıyorum, uyandığımda senle uyanıyorum. Bir rüya gördüysem başrolü sen, bir yere daldığımda gördüğüm sensin. Son cümleyi söyleyecekti ama işte tam da burada tıkandı gene, sustu… Son kez toparladı cümlesini.

Ben dedi, hayat denen bu anlamsız cümlenin sözde öznesiyim. Sağımda ve solumda belirtili belirtisiz nesnelerle, dolaylı tümlecin belirttiği yer ve mekanda, zarf tümleçlerinin cümleye kattığı zaman aralığında yaşamaya çalışıyorum. Lakin anlam ve duygu yüklü temel öğesini bulamıyorum bu cümlemin. Yüklemi yok diye anlam yükleyemiyorum hayatıma. Yüklemi yok diye yüklenemiyorum hayatıma. Dedim ya, öznesiyim bu hayat denen cümlenin ve yüklemimi arıyorum, yükleme doğru yol alıyorum. Şimdi bu gün bu saatte ruhuma dokunup bu anlamsız cümleme anlam yüklemek adına yüklemim olur musun?

Oh be dedi içinden, yarım yamalak da olsa cümleyi dökebildim dile dedi ve beklemeye geçti...
Mehmet Selami DEMİR

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Binance TR Ağ hatası çözümü

Taare Zameen Par - Yerdeki Yıldızlar Film Eleştirisi

Mahsun Kırmızıgül'den Elma Kokusu Filmi