Kanîya Liço Yönetmeni Sinan Yıldız İle Röportaj
Sinan Yıldız’ın senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği Kaniya Liço filmi üzerine kendisiyle film hakkında röportaj yaptık. Röportajda film çekilirken yaşanan zorluklar, neden bu hikayeyi yazdığını tüm ayrıntıları ile yönetmene sorduğum sorular ile cevaplarını bir nebzede olsun alabildik. Beni kırmayıp sorularıma içtenlikle cevap verdiği için teşekkür ederim. Lafı uzatmadan Röportajı yayınliyorum.
1. Filmin ismi neden ‘’Kaniya Lico’’? Tam olarak neresidir burasi?
“kaniya liço” şırnak’ın balveren beldesinin bir iki kilometre dışında kalan bir bölgenin ismidir. Sınır ticareti yapan insanların sınırın öte tarafından gelecek sigara kolilerini beklediği yerdir aynı zamanda ve anısına filmi çektiğimiz gerçek kahramanımız olan Hüseyin Artuç’un vurulduğu yerin adıdır Kaniya Lîço.
Buranın ismini “bataklık” anlamına geliyor ve aslında isminin bu anlamı bölgede kaçakçılıkla ilgili dönen çarkın çirkin yüzü ile bire bir uyuştuğunu fark ettik ve filmin ismine bu şekilde “kaniya liço” yani “bataklık” olmasına karar verdik.
2.Gercek kahramanin adi soyadi neydi? Sizinle kisisel bir bagi var miydi? Taniyor muydunuz?
Filmi anısına çektiğimiz ve esin kaynağım olan Hüseyin Artuç kardeşimizi açıkçası ölüm haberini alana kadar tanımıyordum, kaçağa giderken canice vurulduğu haberini aldığım an bir kardeşimin daha başını toprağa koyduğunu anladım. Benimle kişisel bir bağı yoktu ama küçük bir beldede hayatımızın bir dönemini orada geçiriyoruz ister istemez herkes birbirilerinin hayatlarına bir şekilde dokunuyor ve arkadaşımız Hüseyin de hepimizin hayatına acı ile dokundu. Bu acı onu tanımama vesile oldu…
3.Neden bu konu? Sizi bu konuya yonelten, tetikleyen ne idi?
Bu işe henüz taze başlamış genç bir kürt aydını olarak toplumumuza karşı bir çok sorumluluklar içerisindeyiz ve bunun bilincinde olarak toplumların aynası olan sanata/sinemaya yönelişimimle beraber tam bu dönemde bu acı hadise ile yüzleştim. Evet her gün onlarca acı hadise duyuyorduk ama bu sefer farklı idi sanki. Bu kadar yakınımızda beraber yaşadığımız, aynı sokağı paylaştığımız, aynı yerlerde top koşturduğumuz bir civanmerdimizi kaybetmemiz beni derinden sarstı, olayın geçtiği yerden çok uzakta olsam da “acıya” o an çok yakın tanık oldum… Ve bu tanıklık beni bu konuya yöneltti, toprak bize onun ölümünü unutturabilirdi ama biz sinemamızla sanatımızla bunu asla unutturmamaya çalışmamız gerektiğini düşündüm ve bu konu üzerinde büyük bir hassasiyetle çalışıp bir senaryo kurguladım. Hüseyin’in Senaryoyusunu yazdığımda fark ettim ki meğerse Hüseyin benim candan bir kardeşimmiş, onun sevinçlerine ortak oldum çilesine gözyaşı döktüm ve onunla beraber öldüm onunla beraber dirildim…
4.Filmi cekmeye ne zaman karar verdiniz ve ne zaman tamamlandi?
Filmi Hüseyin’in ölümü üzerinden hemen sonra yazmaya ve çekmeye karar verdim, tam o sıralar başka kısa metrajlı senaryolar üzerinde çalışıyordum ve hangisini çekmeye karar verememiştim ama bu acı hadiseyi duyar duymaz yazdığım diğer bütün senaryolarımı bir sonraki sürece attım ve en acil ve üzerinde durulması gerekli en elzem olan bu konu üzerine gittim. Kurgu/montaj ve eksik sahneleri tekrar çekmek dahil Filmimizi yaklaşık bir ay içinde bitirip izlenmeye hazır hale getirdik. Ve filmimizi bitirdiğimiz gibi çektiğimiz yerde yani Balveren beldesinde küçük bir galasını yaptık. Filmin afişlerini basıp beldenin belli başlı yerlerine astık ve belde halkını davet ettik. Filmi belediyenin bahçesinde belediyenin duvarına beyaz perdeye yansıttık ve o akşam yaşlı teyze ve amcalarımız çocuklarımız ve filmde oynayan oyuncularımız ve aileleri ile beraber yaklaşık 300 insan izledi. Film boyunca hep beraber güldük ve ağladık, filmin sonunda onlardan aldığımız alkışlar ve tebrikler bizi öyle mutlu ve sevindirdi ki bu duygu anlatılmaz bir şeydi ve iyi ki çektik dedik…
5.Kaniya Lico hangi kosullar altinda ve imkanlar ile ortaya cikti? Kimler destek verdi?
Bilindiği üzere sinema gerçekten çok pahalı bir sektör, en basitinden bu alanla alakalı bir kitap dahi fiyat olarak el yakıyor, ama tabi internet ve gün geçtikçe gelişen kameralar ve teknoloji donanımlı bilgisayar sistemleri bize hem alternatifli ucuz bir eğitim hem de işimizi yeterince görebilecek kadar araç gereç sağlıyor. Elime geçen ilk kamera ile küçük bir belgesel çektim, daha sonrasında kısa metrajlı ”Kukla” ve “küçük dünyam”ı çektim. Ve bu “kaniya liço-bataklık” filmi de ilk uzun metrajlı film deneyimim oldu. Bu filmimizi de sinemacıları güldürecek cinsten bir bütçe ile çektik, ve kendi köylümün ve insanlarımızın desteği ile çektik. Gerek oyuncularımın performansı gerekse kaliteli görüntülerimiz olsun birçok yönetmeni hayrette bıraktı. Bu bize umut ve cesaret verdi. Ve şu sıralar, henüz bitirmiş olduğum uzun metrajlı film senaryom için gerekli maddi kaynak ve amatör oyuncu kadrosu oluşturma çabasındayım. Öncelikle kendim oyunculuk eğitimi almaktayım ve akabinde elimizdeki amatör oyuncu arkadaşlarla bir sonraki filmimiz için kısa bir eğitimden geçireceğiz ve daha sonra çekimlere başlayacağız. Kendi kültürünü ve anadiline sahip çıkan büyüklerimizden ve iş adamlarımızdan Kürt sinemasının çıtasını daha yükseklere çıkarabilmek, toplumumuza daha güzel eserler verebilmek ve daha aydınlık günler için bizlere destek çıkmalarını bekliyoruz.
6.Bolge halkini ve oradaki realiteyi yeterince anlatabildiginizi dusunuyor musunuz?
Sinema sanatını işlediğimiz için dolaysıyla coğrafyamızda yaşanan realiteye de dokunmak gerekiyor çünkü oranın insanlarının hikayelerini ele alıp sinemaya uyarliyoruz ama bu realiteye ne kadar dokunabilmişiz bence bu soru benden önce filmimizi izleyen bir seyirciye sormak gerekir, onun vereceği cevap daha çok önemlidir evet belki biz bir çok şeyi insanlara aktarmak,yansıtmak istedik ama ya bu seyircide canlanmamışsa işte bu sıkıntı olur.. İnsanların ölümlerinin sıradanlaştığı bir zamanda biz bu filmi çektik ve doğal olarak vurgulamak istediğimiz şey hiçbir insanın bu şekilde ki ölümü sıradan değildir, evet biz bunu filmde anlatmaya çalıştık. Bunu yeterince anlatmaya çalıştık ki ancak bu şekilde halkımıza karşı üzerimizdeki sorumlulukları bir nebze olsun yerine getirdiğimizi düşünmemizi sağladı.
7.Baska calismalariniz var mi?
Sanırım ki hikayelerimizin dirilişini sağlayan yegane görsel bir dildir sinema, ve bu sanatsal iletişim ya da anlatım dili olan sinema ile Kürtçe dilimizin yanında bir ikinci dile sahip olmuş oluyoruz, ki bu dil evrensel bir dil etkinliğindedir. İşte bu beni çok heyecanlandırıyor, bu evrensel sinema dili ile aslında diğer dünya milletlerine ulaşabiliriz ve bu şekilde kendi dilimizi ve kültürümüzü yansıtabiliriz diye düşünüyorum. Mezopotamyada sevinçlerin ve acıların en güzeli yaşanmıştır elimizi şöyle bir dokundursak ne kadar da harika üstü bir “sanatsal hazine” ve “çirokler hazinesi” ile karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz lakin bu hazine tozlar altında yatıyor şöyle bir tozunu aldık mı çok muhteşem yapıtlar “çirok”leri(hikayelerle) gün yüzüne çıkarabiliriz ve bu canlandırmayı da en güzel şekli ile sinemayla yapabiliriz. Bir Celadedt Ali Bedirxanı ya da bir Selahhaddin Eyubiyi kendi çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize ancak bu şekilde yani sinema ile anlatabiliriz, bu teknoloji ve modern çağında ancak bu şekilde kültür ve dilimizi canlı tutabiliriz ve bir sonraki nesillerimize aktarabiliriz diye düşünüyorum. Bu düşüncelerim beni bu alana sevk eden en büyük nedenlerdir. Evet şu sıralar hem “kaniya liço” filmimizi bütün doğu ve güneydoğu halkına sunmak çabasındayız hem de senaryosunu yeni bitirdiğim uzun metrajlı film projem için sponsorluk arayışı içindeyiz. Yeni bitirdiğim bu senaryomun konusu norveçe sürgün edilmiş binlerce kürt insanından biri olan Yakup’un 8 yaşındaki (1975) hikayesini anlatıyor. Film tarihi bilgilerle doyurulmuş ve kürt milletinin değerlerini, kültürel kodlarını, örf ve adetlerini, müzikal ruhunu, ve militarist rejim altında nasıl da sömürülmüş olduğunu işlemekte.
8.Ileriye yonelik projeleriniz nelerdir?
Her şeyden önce yazdığım senaryolarımın filmlerini çekmek dışında en önemli hedefim kürt sinemasına dev bir oyuncu kadrosu kazandırmaktır, kürt sinemasında yeterli ve sabit bir oyuncu kadrosu yok ve bu da en büyük handikaplardan biridir bizim için.Henüz yeni yeni amatör oyunculardan oluşturduğum bu dev oyuncu kadrosunu kendi filmlerimde bu amatör oyuncuları oynatarak ve onları deneyimli hocalar tarafından eğiterek kürt sineması için onları gün yüzüne çıkartmayı hedefliyorum, çünkü elimizde inanılmaz cevherler var bunları görmemek ve onları yetiştirmemek yazık olur hem bizim ulusal sinemamıza hem de onlardaki yeteneklere yazık etmiş oluruz diye düşünüyorum. Bakınız mesela Bahman Gohabadi en iyi filmlerini hep amatör oyuncularla ve çocuklarla çekti ve inanılmaz bir samimiyet içinde ve gerçekçilikle hikayeleri bize yansıttı ve üstadın ellerine sağlık diyoruz ve dünya sinemasındaki yerini aldı ama kimse çıkıp mesela “kaplumbağalar da uçar” filmindeki o harika oyuncuları, şerko’ya da stalite’ye ne oldu diye sormuyor ve bu gün son projesine bakiyorsunuz o oyuncuların hiçbirinin adı sanı bile yok varsa da ben duymadım, bilmiyorum ama bu şekilde bir kez oynatıp o yetenekleri toprağa gömmek gerçekten yazık olur.
9.Kurt sinemasina iliskin belirtmek istediginiz bir sey var mi?
Halk olarak sanata yatırım yapmıyoruz bunu birçok nedene bağlayabiliriz. İşsizlik dahi en büyük nedenlerden biridir. Bilindiği üzere yedi sanatın bir bütünü olan sinema aslında kürt milleti olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz alanlardan biridir. Evet Kürt sineması için varolan problemleri düşündüğümüzde coğrafyamızda eksik kalan sinema salonlarımız ve az önce de belirttiğim üzere film çekimleri için sabit bir oyuncu kadrosunun olmaması, film yapımcıların yeterli maddi kaynağa sahip olmaması vs. gibi problemleri görebiliriz. Ama her şeye rağmen her geçen gün bir çok film festivallerinde Kürt yönetmenlerin ismi öne çıkıyor. Ben de çoğu meslektaşım gibi çok kısıtlı imkanlarla ve amatörce bir ruhla kürt sineması sahip çıkmaya ve çıtasını yükseltmeye çalışıyoruz. Bunun için verdiğimiz mücadele eminim arkamızdan gelen yeni nesil için güzel bir örnek teşkil edecektir. Kürt sinemasının artık emekleme evresinden çıktığına inaniyorum, evet sinemamız doğum sancılarından sonra bize çok güzel Mezopotamya kokulu bir çocuk verdi ve sinemamızda işlemek üzere önümüzde muhteşem “çirok”lar duruyor…
İşte Fragman
Kaynak ggösterilmeden lütfen yayınlamayın. Film hakkında ve röportaj üzerine yorumlarınızı bekliyorum.
1. Filmin ismi neden ‘’Kaniya Lico’’? Tam olarak neresidir burasi?
“kaniya liço” şırnak’ın balveren beldesinin bir iki kilometre dışında kalan bir bölgenin ismidir. Sınır ticareti yapan insanların sınırın öte tarafından gelecek sigara kolilerini beklediği yerdir aynı zamanda ve anısına filmi çektiğimiz gerçek kahramanımız olan Hüseyin Artuç’un vurulduğu yerin adıdır Kaniya Lîço.
Buranın ismini “bataklık” anlamına geliyor ve aslında isminin bu anlamı bölgede kaçakçılıkla ilgili dönen çarkın çirkin yüzü ile bire bir uyuştuğunu fark ettik ve filmin ismine bu şekilde “kaniya liço” yani “bataklık” olmasına karar verdik.
2.Gercek kahramanin adi soyadi neydi? Sizinle kisisel bir bagi var miydi? Taniyor muydunuz?
Filmi anısına çektiğimiz ve esin kaynağım olan Hüseyin Artuç kardeşimizi açıkçası ölüm haberini alana kadar tanımıyordum, kaçağa giderken canice vurulduğu haberini aldığım an bir kardeşimin daha başını toprağa koyduğunu anladım. Benimle kişisel bir bağı yoktu ama küçük bir beldede hayatımızın bir dönemini orada geçiriyoruz ister istemez herkes birbirilerinin hayatlarına bir şekilde dokunuyor ve arkadaşımız Hüseyin de hepimizin hayatına acı ile dokundu. Bu acı onu tanımama vesile oldu…
3.Neden bu konu? Sizi bu konuya yonelten, tetikleyen ne idi?
Bu işe henüz taze başlamış genç bir kürt aydını olarak toplumumuza karşı bir çok sorumluluklar içerisindeyiz ve bunun bilincinde olarak toplumların aynası olan sanata/sinemaya yönelişimimle beraber tam bu dönemde bu acı hadise ile yüzleştim. Evet her gün onlarca acı hadise duyuyorduk ama bu sefer farklı idi sanki. Bu kadar yakınımızda beraber yaşadığımız, aynı sokağı paylaştığımız, aynı yerlerde top koşturduğumuz bir civanmerdimizi kaybetmemiz beni derinden sarstı, olayın geçtiği yerden çok uzakta olsam da “acıya” o an çok yakın tanık oldum… Ve bu tanıklık beni bu konuya yöneltti, toprak bize onun ölümünü unutturabilirdi ama biz sinemamızla sanatımızla bunu asla unutturmamaya çalışmamız gerektiğini düşündüm ve bu konu üzerinde büyük bir hassasiyetle çalışıp bir senaryo kurguladım. Hüseyin’in Senaryoyusunu yazdığımda fark ettim ki meğerse Hüseyin benim candan bir kardeşimmiş, onun sevinçlerine ortak oldum çilesine gözyaşı döktüm ve onunla beraber öldüm onunla beraber dirildim…
4.Filmi cekmeye ne zaman karar verdiniz ve ne zaman tamamlandi?
Filmi Hüseyin’in ölümü üzerinden hemen sonra yazmaya ve çekmeye karar verdim, tam o sıralar başka kısa metrajlı senaryolar üzerinde çalışıyordum ve hangisini çekmeye karar verememiştim ama bu acı hadiseyi duyar duymaz yazdığım diğer bütün senaryolarımı bir sonraki sürece attım ve en acil ve üzerinde durulması gerekli en elzem olan bu konu üzerine gittim. Kurgu/montaj ve eksik sahneleri tekrar çekmek dahil Filmimizi yaklaşık bir ay içinde bitirip izlenmeye hazır hale getirdik. Ve filmimizi bitirdiğimiz gibi çektiğimiz yerde yani Balveren beldesinde küçük bir galasını yaptık. Filmin afişlerini basıp beldenin belli başlı yerlerine astık ve belde halkını davet ettik. Filmi belediyenin bahçesinde belediyenin duvarına beyaz perdeye yansıttık ve o akşam yaşlı teyze ve amcalarımız çocuklarımız ve filmde oynayan oyuncularımız ve aileleri ile beraber yaklaşık 300 insan izledi. Film boyunca hep beraber güldük ve ağladık, filmin sonunda onlardan aldığımız alkışlar ve tebrikler bizi öyle mutlu ve sevindirdi ki bu duygu anlatılmaz bir şeydi ve iyi ki çektik dedik…
5.Kaniya Lico hangi kosullar altinda ve imkanlar ile ortaya cikti? Kimler destek verdi?
Bilindiği üzere sinema gerçekten çok pahalı bir sektör, en basitinden bu alanla alakalı bir kitap dahi fiyat olarak el yakıyor, ama tabi internet ve gün geçtikçe gelişen kameralar ve teknoloji donanımlı bilgisayar sistemleri bize hem alternatifli ucuz bir eğitim hem de işimizi yeterince görebilecek kadar araç gereç sağlıyor. Elime geçen ilk kamera ile küçük bir belgesel çektim, daha sonrasında kısa metrajlı ”Kukla” ve “küçük dünyam”ı çektim. Ve bu “kaniya liço-bataklık” filmi de ilk uzun metrajlı film deneyimim oldu. Bu filmimizi de sinemacıları güldürecek cinsten bir bütçe ile çektik, ve kendi köylümün ve insanlarımızın desteği ile çektik. Gerek oyuncularımın performansı gerekse kaliteli görüntülerimiz olsun birçok yönetmeni hayrette bıraktı. Bu bize umut ve cesaret verdi. Ve şu sıralar, henüz bitirmiş olduğum uzun metrajlı film senaryom için gerekli maddi kaynak ve amatör oyuncu kadrosu oluşturma çabasındayım. Öncelikle kendim oyunculuk eğitimi almaktayım ve akabinde elimizdeki amatör oyuncu arkadaşlarla bir sonraki filmimiz için kısa bir eğitimden geçireceğiz ve daha sonra çekimlere başlayacağız. Kendi kültürünü ve anadiline sahip çıkan büyüklerimizden ve iş adamlarımızdan Kürt sinemasının çıtasını daha yükseklere çıkarabilmek, toplumumuza daha güzel eserler verebilmek ve daha aydınlık günler için bizlere destek çıkmalarını bekliyoruz.
6.Bolge halkini ve oradaki realiteyi yeterince anlatabildiginizi dusunuyor musunuz?
Sinema sanatını işlediğimiz için dolaysıyla coğrafyamızda yaşanan realiteye de dokunmak gerekiyor çünkü oranın insanlarının hikayelerini ele alıp sinemaya uyarliyoruz ama bu realiteye ne kadar dokunabilmişiz bence bu soru benden önce filmimizi izleyen bir seyirciye sormak gerekir, onun vereceği cevap daha çok önemlidir evet belki biz bir çok şeyi insanlara aktarmak,yansıtmak istedik ama ya bu seyircide canlanmamışsa işte bu sıkıntı olur.. İnsanların ölümlerinin sıradanlaştığı bir zamanda biz bu filmi çektik ve doğal olarak vurgulamak istediğimiz şey hiçbir insanın bu şekilde ki ölümü sıradan değildir, evet biz bunu filmde anlatmaya çalıştık. Bunu yeterince anlatmaya çalıştık ki ancak bu şekilde halkımıza karşı üzerimizdeki sorumlulukları bir nebze olsun yerine getirdiğimizi düşünmemizi sağladı.
7.Baska calismalariniz var mi?
Sanırım ki hikayelerimizin dirilişini sağlayan yegane görsel bir dildir sinema, ve bu sanatsal iletişim ya da anlatım dili olan sinema ile Kürtçe dilimizin yanında bir ikinci dile sahip olmuş oluyoruz, ki bu dil evrensel bir dil etkinliğindedir. İşte bu beni çok heyecanlandırıyor, bu evrensel sinema dili ile aslında diğer dünya milletlerine ulaşabiliriz ve bu şekilde kendi dilimizi ve kültürümüzü yansıtabiliriz diye düşünüyorum. Mezopotamyada sevinçlerin ve acıların en güzeli yaşanmıştır elimizi şöyle bir dokundursak ne kadar da harika üstü bir “sanatsal hazine” ve “çirokler hazinesi” ile karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz lakin bu hazine tozlar altında yatıyor şöyle bir tozunu aldık mı çok muhteşem yapıtlar “çirok”leri(hikayelerle) gün yüzüne çıkarabiliriz ve bu canlandırmayı da en güzel şekli ile sinemayla yapabiliriz. Bir Celadedt Ali Bedirxanı ya da bir Selahhaddin Eyubiyi kendi çocuklarımıza ve gelecek nesillerimize ancak bu şekilde yani sinema ile anlatabiliriz, bu teknoloji ve modern çağında ancak bu şekilde kültür ve dilimizi canlı tutabiliriz ve bir sonraki nesillerimize aktarabiliriz diye düşünüyorum. Bu düşüncelerim beni bu alana sevk eden en büyük nedenlerdir. Evet şu sıralar hem “kaniya liço” filmimizi bütün doğu ve güneydoğu halkına sunmak çabasındayız hem de senaryosunu yeni bitirdiğim uzun metrajlı film projem için sponsorluk arayışı içindeyiz. Yeni bitirdiğim bu senaryomun konusu norveçe sürgün edilmiş binlerce kürt insanından biri olan Yakup’un 8 yaşındaki (1975) hikayesini anlatıyor. Film tarihi bilgilerle doyurulmuş ve kürt milletinin değerlerini, kültürel kodlarını, örf ve adetlerini, müzikal ruhunu, ve militarist rejim altında nasıl da sömürülmüş olduğunu işlemekte.
8.Ileriye yonelik projeleriniz nelerdir?
Her şeyden önce yazdığım senaryolarımın filmlerini çekmek dışında en önemli hedefim kürt sinemasına dev bir oyuncu kadrosu kazandırmaktır, kürt sinemasında yeterli ve sabit bir oyuncu kadrosu yok ve bu da en büyük handikaplardan biridir bizim için.Henüz yeni yeni amatör oyunculardan oluşturduğum bu dev oyuncu kadrosunu kendi filmlerimde bu amatör oyuncuları oynatarak ve onları deneyimli hocalar tarafından eğiterek kürt sineması için onları gün yüzüne çıkartmayı hedefliyorum, çünkü elimizde inanılmaz cevherler var bunları görmemek ve onları yetiştirmemek yazık olur hem bizim ulusal sinemamıza hem de onlardaki yeteneklere yazık etmiş oluruz diye düşünüyorum. Bakınız mesela Bahman Gohabadi en iyi filmlerini hep amatör oyuncularla ve çocuklarla çekti ve inanılmaz bir samimiyet içinde ve gerçekçilikle hikayeleri bize yansıttı ve üstadın ellerine sağlık diyoruz ve dünya sinemasındaki yerini aldı ama kimse çıkıp mesela “kaplumbağalar da uçar” filmindeki o harika oyuncuları, şerko’ya da stalite’ye ne oldu diye sormuyor ve bu gün son projesine bakiyorsunuz o oyuncuların hiçbirinin adı sanı bile yok varsa da ben duymadım, bilmiyorum ama bu şekilde bir kez oynatıp o yetenekleri toprağa gömmek gerçekten yazık olur.
9.Kurt sinemasina iliskin belirtmek istediginiz bir sey var mi?
Halk olarak sanata yatırım yapmıyoruz bunu birçok nedene bağlayabiliriz. İşsizlik dahi en büyük nedenlerden biridir. Bilindiği üzere yedi sanatın bir bütünü olan sinema aslında kürt milleti olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz alanlardan biridir. Evet Kürt sineması için varolan problemleri düşündüğümüzde coğrafyamızda eksik kalan sinema salonlarımız ve az önce de belirttiğim üzere film çekimleri için sabit bir oyuncu kadrosunun olmaması, film yapımcıların yeterli maddi kaynağa sahip olmaması vs. gibi problemleri görebiliriz. Ama her şeye rağmen her geçen gün bir çok film festivallerinde Kürt yönetmenlerin ismi öne çıkıyor. Ben de çoğu meslektaşım gibi çok kısıtlı imkanlarla ve amatörce bir ruhla kürt sineması sahip çıkmaya ve çıtasını yükseltmeye çalışıyoruz. Bunun için verdiğimiz mücadele eminim arkamızdan gelen yeni nesil için güzel bir örnek teşkil edecektir. Kürt sinemasının artık emekleme evresinden çıktığına inaniyorum, evet sinemamız doğum sancılarından sonra bize çok güzel Mezopotamya kokulu bir çocuk verdi ve sinemamızda işlemek üzere önümüzde muhteşem “çirok”lar duruyor…
İşte Fragman
Kaynak ggösterilmeden lütfen yayınlamayın. Film hakkında ve röportaj üzerine yorumlarınızı bekliyorum.
Tebriklerr yeni gördüm, güzel bir adım olmuş ve umarım devamı da gelir.
YanıtlaSilGelecek dostum inşallah, Şimdi Başka bir yönetmenle görüşmeye çalişiyorum. zamanla her şey güzel olacak.
Silheyecanla bekliyorum:)
YanıtlaSilellerine sağlık kardeşim..
YanıtlaSilvalla helal olsun bu kıtlıkla film çekmiş... başarılar diler inşalah ilerde bazı projelerde birlikte çalışırız.
YanıtlaSilsıpass dikim ji bo wî filma kurdî. Bi rastî ez pir kellecan bum. Gelle ciwanen kurd em gişk dixwezin ku em guhdari mamostekêk bi dil bikin. Ji bo ku; paşti neçin.
YanıtlaSilBAŞARILAR Sinan YILDIZ
YOLUNUZ AÇIK OLSUN DESTEĞİMİZ SİZİNLE
slaw û rez : WAN